Yeni Dünya Düzeni
Çoğu kere evden çalışan biri olarak, Coronavirüs sonrasında halen evden çalışmaya devam ediyorum. Ama geçtiğimiz haftaya bakınca, daha önceki dönemlere oranla farklı bir performans ve farklı bir kalıplar dizisi gözlemledim kendimde.
Bu gönüllü karantinada kendime bir çalışma odası kurguladım. Boston’da yaşayan kızımın odası artık benim çalışma odam. Kocaman bir masam, dik ya da eğimli durabilen bir çalışma koltuğum var. Her gün saat 12:00’de telefonumu, defterimi ve gözlüğümü alıp işe gider gibi, yan odaya geçiyorumJ Yerime oturduktan sonra bir gece önceden yapmış olduğum TO DO listesi üzerinden önce olmazsa olmaz aramalarımı yapıyorum; ardından diğer önceliklerimi belli bir sırayla ama gene de zaman zaman oradan oraya dalarak ilerliyorum.
Bu bir haftada işlerimdeki çeşitlilik ile verimi, ilişkilerimdeki muhabbeti, kendime yaptığım eğitim yatırımlarındaki etkililiği, yaratıcılığımdaki artışı hayretle gözlüyorum. Buna ek olarak eşimle her sabah ve akşam buluşup sohbetli kahvaltılar ve elbette ki bu arada gelişmekte olan damak lezzetimizle ve fırından taze çıkan mahsullerle, mis kokulu yemekleler dolu bir özel hayatı da fark ediyorum. Peki ‘olmakta olan’ ne? Hem ev hem de iş hayatında beni hızlandırıp keyiflendiren şey ne? Üstelik dünyanın, ülkemizin, yakınlarımızın ve şahsi olarak benim de yaşadığım bu Coronavirüs travmasının tam göbeğindeyken…
Hem ekonomik, hem sosyal hem de kişisel olarak pek çok kaygı ve korku yaşıyor, geleceğin belirsizliği karşısında tüm plan ve programları süresiz erteliyorken… Bu kaygılı ortam içinde psikosomatik corona hastası olmaya gidiyorken ve kaymış psikolojimle sürekli, ‘midem mi bulandı biraz önce? Niye üç kere üst üste öksürdüm? Başımda tuhaf bir ağırlık mı var yoksa hakikaten mi ağrıyor?’ diye kendimi dinliyorken.
Tüm bu ortam daha önce hiç bilip tanımadığım, olmasını aklımdan bile geçiremeyeceğim sosyal ve kişisel travmatik girdilerle dolu iken, ne oluyor da ben bu kadar iyi çalışıyorum?
İster benim gibi düzenli, ister bu işe yeni – acemi ’Evden Çalışanlar’ olun, iyi bir çalışma alanı oluşturmaktan, ekibinizle konuşma tarzınıza kadar sonuç almanın ve çıldırmaktan kaçınmanın yolları var. İşte üretken kalmak için benim size önerilerim:
- Gerçekten işe gidiyor gibi davranın:
- Sabahleyin kalktığınızda ilk iş giyinin. Altınızda bir ev kıyafeti olabilir. Ama üstünüzde daha ‘görülmeye değer’ bir parça olması şart. Onu bulamıyorsanız bir şal çok yönlü bir unsur olarak tüm gün size hizmet edebiliyor. Böylelikle, her takım buluşması ya da kişisel görüşme için yeniden düşünmeniz gerekmeyecek.
- Bir dizüstü bilgisayar ile yatakta yatmak yerine, çalışma odanıza gidin. Bir masa, bir kasa düzeni – yani laptopunuzu, telefonunuzu ve bir de yanına çay bardağınızı koyabileceğiniz her yer ‘Çalışma Odanız’ olabilir. Kulaklığınızı takıp, varsa müziğinizi dinleyebilirsiniz. Yalnız dikkat; insan zaman zaman şarkıların güftesine takılabiliyor. Aman derim bundan kaçının. Bir de tabii, ofis masanızdaki gibi dik bir sandalyede oturmak en önemli verimlilik araçlarından bir tanesi.
- İzole hissetmekten kaçının: Sonuç olarak yine de evdesiniz. Etrafınızdaki tüm araçlarla bile, etrafınızda eşiniz ya da çocuklarınız, bir telefon ötenizde ise diğer yakınlarınız olacaktır. Unutmayın; zaman, içinde olduğunuz ortamla tanımlı şimdi… Kahve molalarında, akşam üstü çayında, öğle ya da akşam yemeğinde aileyle ya da sevdiklerinizle temasta kalmak hem bir dayanışma hem de sevgi ve yakınlık ortamı oluşturuyor. Bir ofisten ev ortamına geçişin zorunlu ve ani doğası, değişikliğe alışmak için biraz mücadele gerektirebilir. Bu mücadeleyi yapın ve diğerleriyle zaman geçirin.
Ayrıca bu dönemde çalışırken, ekibinizle yapacağınız online görüşmelerin ‘aidiyet duygusunu’ korumaya katkı sağladığını ve ekibin birliğine ve üretkenliğine katkıda bulunduğunu hatırlayın. Demek ki neymiş; iletişimi artırın…
- Çevrenizdeki İnsanlarla Temel Kurallar Belirleyin: Evde olmanız, her an ‘evde ve müsait olmanız’ anlamına gelmiyor. İşe verdiğiniz aralarda, ev hayatınızın içindeki diğer sorumluluklarınızı geçekleştireceğiniz konusunda netlik sağlayın.
- Eğitim Fırsatlarını Arayın: İçinde bulunduğumuz online ortam, bizlere sonsuz bir gelişim ortamı da sunuyor. Kendinizi WhatsApp, Instagram, Twitter gibi güvenli ve tanıdık enformasyon ortamlarından ziyade, işinizin gereği olan bilgi ve eğitim kanallarına yönlendirmek için zorlayın. Her konuda bizi zenginleştirip iş gereklerine, gelişim ve ilgi alanlarımıza uygun bilgilendirme ve eğitimi sağlayacak bir dünya konuşma, makale ve sunum karşınızdaki bilgisayarın içinde bizi bekliyor.
- ‘İkramiyelerinizin’ Farkına Varın: İsterseniz yüksek sesle şarkı söyleyebilir, mutfağa gidip yemek ya da kek pişirebilir ve hatta dolaplarınız toparlayabilirsiniz. Evinizin etrafında saklı bahçeler parklar varsa, açık havaya çıkıp kendinizi biraz esnetebilir ve temiz hava alabilirsiniz. Bunlardan daha büyük ikramiye ne olabilir?
- Gününüzü Bir Rutinle Sonlandırın: Mesela saat 18:00’de işi tamamlayacağınızı bilin. Ardından bir kadeh içeceğinizi alıp kendi kendinize ya da ailenizle bir film seyredebilir, oyun oynayabilir, birlikte yemeği hazırlayabilir, gününüzü anlatabilir ve onlarınkini dinlerken birbirinizi daha yakından tanımak için derinleşebilirsiniz. Unutmayın ki, işten çıkıp eve giderken arabaya atlayıp trafikte bir saat geçirmeyeceksiniz. Unutmayın ki gene de daha az yorgunsunuz.
#EvdeKal abilecek kadar şanslı olanlardansanız, bu gönüllü karantinada evin içinde kurulmakta olan – daha kendiniz olup sizin hızınızda giden, dilediğince kurguladığınız ‘yeni’ bir düzen bu…
Etrafımızda bizi çevreleyen dış faktörler o kadar güçlü ki artık alıştığımız bazı şeyleri yapamıyoruz. TV’de spor karşılaşmaları yok, akşamları çıkıp konsere, tiyatroya ya da yemeğe gidemiyoruz, alışverişi nasıl yapsak diye kırk kere düşünüyoruz. ‘Sıkıldım, komşuya geçeyim,’ diyemiyoruz. Spora gidemiyoruz. Birçoğunun verimsiz olduğuna inansak da, ofis toplantıları yapamıyoruz.
Tüm alışkanlıklarımızın yeniden kurgulandığı bu döneme olumlu gözlüklerle bakabilmek ve krizi bir fırsata çevirerek yepyeni bir çalışan, lider, ast, üst ama en çok da hayal ettiğimiz kendimiz olmaya giden bir yol kurgulayabiliriz. Eğer #EvdeKal abilecek kadar şanslı olanlardansak…
Farkındaysanız, yeni kurgunun – yani yeni alışkanlıklar edinip beynimizi yeni şeylerle zorlamaya devam etmenin, bilişsel fonksiyonlarımıza yaptığı katkıdan ve Alzheimer olmamamıza katkısından bahsetmiyorum bileJ…
https://www.linkedin.com/feed/update/urn:li:activity:6649619814581092352/